“Bedenimin verdiği mesajları sevgiyle dinliyorum”
Hayatta her şeyin olduğu gibi, beden de içsel düşünce ve
inançlarımızın bir aynasıdır. Dinlemesini bilirsek bedenimiz daima bizimle
konuşur. Bedenimizin her hücresi, düşündüğünüz her düşünceye, söylediğiniz her
söze karşılık verir.
Sürekli düşündüğünüz ve söylediğiniz şeyler,
beden yapınızı, şeklini, sağlığını ve hastalığı oluşturur. Asık görünüşlü bir
surata sahip kişi, bu görünüşünü sevecen ve mutlu düşüncelerle oluşturmamıştır.
Yaşlı insanların yüz ve bedenleri açık bir biçimde hayat boyu sürdürdükleri
düşünce kalıplarını yansıtır. Siz yaşlandığınızda nasıl görüneceksiniz?
Bu bölümde bedende hastalık yaratan Olası
Düşünce Kalıplarını ve sağlık yaratmakta kullanacağımız Yeni Düşünce
Modellerini ve Olumlu ifadelerini göreceksiniz. Size fikir vermesi açısından
bazı yaygın sorunları nasıl yarattığımız konularından da bahsettik.
Her hastalığın zihinsel nedeni herkes için
yüzde yüz geçerli değil elbette. Ama hastalığın nedenlerini araştırmaya
başladığımız için bir başlangıç noktasını veriyor.
AĞRI, Her türlüsü bir suçluluk
duygusunun belirtisi. Suçluluk duygusu daima ceza arar, ceza da ağrıyı yaratır.
Kronik ağrılar, kronik suçluluk duygusundan kaynaklanır. Bu duygular o kadar
derinlere gömülmüştür ki, çoğunlukla farkında bile olmayız. Suçluluk duymak,
tümüyle faydasız bir duygu. Ne kimsenin kendisini daha iyi hissetmesini sağlar,
ne de durumu değiştirir.
ASTIM,
Kendin için nefes almayı hak etmeme duygusu. Astımlı çocuklar aşırı duyarlılığa
sahip oluyorlar. Çevrelerinde tüm olan bitenlerden kendilerini sorumlu
hissediyor ve suçluluk duyuyorlar. Kendilerini “değersiz” ve bu yüzden de suçlu
hissederek, kendilerini cezalandırma ihtiyacındalar. Coğrafı değişiklikler
bazen astım için yararlı oluyor, özellikle aileden uzaktaysa.
Genellikle
astımlı çocuklar büyüdükçe hastalıklarını “yeniyorlar”. Yani ev ortamından okula
giderek, evlenerek ya da yalnız yaşamaya başladıklarında, hastalık geçiyor. Ama
hayatlarının bir döneminde, çocukluk dönemlerini hatırlatan bir deneyim
yaşarlarsa bir astım nöbetine yakalanıyorlar. Böyle bir durumda, tepki
gösterdikleri şey, o anda olanlar değil, çocukluklarında yaşadıkları bir şeyle
duygu bağlantısı kurmaları oluyor.
AYAKLARIMIZ, kendimiz ve hayat hakkındaki
anlayışımızla ilgilidir. Geçmişle, şimdiyle ve gelecekle. Çoğu yaşlı insan
yürümekte zorluk çeker. Hayat anlayışları geçerliliğini yitirmiştir ve gidecek
bir yerleri kalmamış gibidir. Küçük çocukların hoplayıp, zıplayıp, dans eden
ayakları vardır. Yaşlı insanlar hareket etmekten korkarcasına durdukları yerde bile
sallanırlar.
Yeni
Düşünce Modeli: “Gerçek benim desteğim. İleriye
doğru zevkle adım atıyorum. Spiritüel anlayışa sahibim“
BAŞ, bizi temsil ediyor. Dünyaya
gösterdiğimiz şey. Genellikle başımızla tanınırız. Baş bölgesinde bir sorunumuz
varsa bu, genellikle “bizde” çok yanlış bir şey olduğu duygusunu taşıdığımız
anlamına gelir.
Olumlaması
“Barış, sevgi, haz, gevşeme, rahatlık. Hayatın akışına kendimi
bırakıyor ve hayatın içinde kolaylıkla gelişiyorum“
BAŞ AĞRILARI, kendimizi yanlış, geçersiz,
değersiz görmekten kaynaklanıyor.
Bir
daha başınız ağrıdığında, kendinizi hangi konuda hatalı bularak yargıladığınıza dikkat edin.
Kendinizi affedin. Baş ağrınızın geçtiğini göreceksiniz.
BOĞAZ, “istediğimiz şeyi söyleyebilme”
ve “kendimizi ifade etme” yeteneğini temsil ediyor. Boğazla ilgili sorunlar,
bunları yapmaktan korkmak, hakkımızı aramaktan çekinmek, “ben buyum” demek
cesaretini gösterememekten kaynaklanıyor.
Kızgınlık,
boğaz ağrılarının sebebidir. Eğer soğuk algınlığı da varsa zihinsel karışıklık
yaşıyoruz demektir. LARENJİT, konuşamayacak kadar öfkeli olmak demek.
Boğaz
ayrıca bedendeki yaratıcı akışı da temsil ediyor. Yaratıcılığımızı ifade
ettiğimiz bu bölgede, yaratıcılığımız engellendiğinde, boğazla ilgili
sorunlarımız olur. Hepimiz tüm hayatlarını başkaları için yaşayan birçok insan
tanıyoruz. Kendi istediklerini hiç yapamayan, sürekli
anne-baba-eş-sevgili-patronların istekleri ve beklentileri doğrultusunda
yaşayan ne çok insan var. BADEMCİK ve TİROİD sorunları,
kendi isteklerinizi gerçekleştirememekten kaynaklanan, engellenmiş
yaratıcılığın sonucu oluyor.
Boğazdaki
enerji merkezi, yani beşinci çakra, bedende değişimin olduğu yerdir. Değişime
karşı koyduğumuzda, değişimin tam ortasında ya da değişmeye çalıştığımızda,
genellikle boğazımızda etkinlik artar. Öksürdüğümüzde ya da biri öksürdüğünde
dikkat edin. Ne konuşuluyordu? Neye tepki gösteriyoruz? Direnç ve inatçılık mı,
yoksa değişim süreci içinde miyiz? Grup çalışmalarımda öksürmeyi, kendini
keşfetmede bir araç olarak kullanırım. Birisi öksürdüğünde, elini boğazına
götürmesini ve yüksek sesle “Değişmeye Hazırım” ya da “Değişiyorum” demesini
söylerim.
Yeni
Düşünce Modeli: “Düşüncelerimi, hissettiklerimi,
isteklerimi rahatlıkla ve özgürce dile getirebiliyorum. Yaratıcıyım. Sevgiyle
konuşuyorum“
BACAKLARIMIZ, hayatta bizi ileriye doğru
götürüyor. Bacaklardaki sorunlar, öne adım atma korkusu ya da bir yolda
ilerlemekteki kararsızlığımızın göstergesi. Ayaklarımızla koşarız, ayağımız
geri geri gider, ayağımız sürünür. Bir şeyleri yapmak istemediğimiz zamanlar,
bacaklarımızda küçük sorunlar yaratırız. VARİS
DAMARLARI nefret ettiğimiz bir yerde veya
iş de olduğumuzu gösterir. Damarlar zevki taşıma yeteneklerini kaybederler. Siz
istediğiniz doğrultu da mı ilerliyorsunuz?
CİLDİMİZ, bireyselliğimizin ifadesidir.
Cilt sorunları genellikle bireyselliğimizin bir şekilde tehdit edilmesinden
kaynaklanır. Başkalarının üzerimizde gücü olduğu duygusuna kapılırız. Cilt
sorunlarından kurtulmanın en iyi yollarından biri, günde yüzlerce defa “kendimi
onaylıyorum” demektir. Gücünüze tekrar sahip çıkın.
Yeni
Düşünce Modeli: “Olumlu yollarla dikkat
çekiyorum. Güvenliyim. Kimse bireyselliğimi tehdit edemez. Huzurluyum. Dünya
güvenli ve dostça. Tüm kızgınlık ve öfkelerimden kendimi özgür kılıyorum.
İhtiyacım olan şeyler bir şekilde karşılanacaktır. Suçluluk duymadan iyi olan
her şeyi kabul ediyorum. Küçük mutluluklardan yararlanmasını biliyorum“
ELLER, yakalar, tutar, kavrar. Bir
şeylerin parmaklarımızın arasından akıp gitmesine izin veririz. Bazen
gerektiğinden fazla tutarız. Açık elli, sıkı elli, el becerili, yumruk sıkan,
yumuşak elli oluruz. Elden veririz, el veririz, elde edemeyiz, elinin hakkını veririz.
El ele veririz, avucumuzun içine alırız, elimizden gelmez. Eli maşalıdır, eli
uğurlu gelir veya ele avuca sığmaz.
Eller
yumuşak olabilir veya parmak boğumları çok fazla evhamlı ya da katı düşünceli
olmaktan dolayı sert ve yumru yumru olabilir. Elleri sıkmak korkudan
kaynakların; kaybetme korkusu, asla yetmeyeceği korkusu, bırakırsan gider
korkusu.
Bir
ilişkiye sıkı sıkıya yapışmak, eşin arkaya bakmadan kaçmasına yol açar.
Sıkılmış yumruklar yeni bir şeyi tutamazlar. Elleri bileklerden rahatça sallamak,
insana rahatlık ve açıklık duygusu verir. Size ait olan şey, sizden alınamaz.
Rahat olun.
Yeni
Düşünce Modeli : “Tüm düşüncelere sevgiyle ve
kolaylıkla uyum sağlıyorum”
GÖZLER, görme kapasitesini temsil ediyor.
Göz sorunları, görmek istemediğimiz bir şeyler olduğu anlamına geliyor.
Kendimizle ya da hayatla ilgili; geçmişle, şimdiyle ya da gelecekle ilgili
görmek istemediğimiz şeyler.
Birçok
insan gözlük takmaya başlamalarından 1-2 yıl öncesine dönüp görmek
istemedikleri şeylerle yüz yüze gelmeyi kabul ettiklerinde, gözlerinde gözlük
takmalarına gerek kalmayacak kadar iyileşme görüldü.
Şu anda olanları görmezden mi geliyorsunuz? Ne ile yüzleşmek
istemiyorsunuz? Şu andan mı, yoksa gelecekten mi korkuyorsunuz? Eğer gerçekleri
net bir şekilde görebilseydiniz, şu anda görmediğiniz neleri görüyor
olacaktınız? Kendinize ne yaptığınızı görebiliyor musunuz?
Bakın,
kendimize sormamız gereken ilginç sorular var, değil mi?
Yeni
Düşünce Modeli: “Özgürüm. Özgürce ileriye doğru
bakıyorum. Çünkü hayat sonsuzdur ve mutluluklarla doludur. Sevecen gözlerle
bakıyorum. Kimse bana asla zarar veremez“
SAÇ, dayanıklılığı temsil ediyor.
Gergin ve korku dolu olduğumuzda, sıklıkla omuz kaslarında başlayan katılaşma
başımızın tepesine, hatta göz çevresine kadar yayılır. Saç, saç kökleriyle
beslenir. Kafa derimizde gerginlik olduğunda, sıkılmaktan dolayı saç nefes
alamaz. Ölür ve dökülür. Gerginlik sürüyorsa, kafa derisi gevşeyemez. Saç
kökleri sıkıştığı için yeni saç büyüyemez ve sonuç; kellik.
Gerginlik
güçlü olmamaktır. Gerginlik zayıflıktır. Gerçekten güvenli ve güçlü olmak
demek, sakin, dengeli ve huzurlu olabilmektir. Bedenlerimizi daha çok
gevşetmeliyiz, baş derimizi de.
Şimdi
deneyin. Baş derinize gevşemesini
söyleyin ve bir farklılık hissedip hissetmediğinizi gözleyin. Eğer gevşediğini
hissediyorsanız bu egzersizi sıkça yapmanızı öneririm.
KASILMA, TUTULMA, Zihindeki tutukluğun ifadesi.
Korku, bildiğimiz eski yollara yapışıp kalmamıza neden oluyor, esnek olmakta
zorlanıyoruz. Eğer birşeyi yapmanın sadece “tek yolu” olduğuna inanıyorsak,
genellikle bir yerimiz tutulur. Daima başka yollarda vardır.
KAZALAR, kaza değildir. Her şeyi olduğu
gibi kazaları da biz yaratırız. Tabii ki, “bir kaza geçirmek istiyorum”
demeyiz. Ama düşünce kalıplarımızla kazaları kendimize çekeriz. Bazıları
“sakardır”, kazalar her yerde onları bulur, bazılarının ise hayat boyu
başlarına bir şey gelmez.
Kazalar
kızgınlık ifadesidir. Birikmiş öfkedir. Kazalar ayrıca otoriteye karşı çıkma
arzusudur. O kadar kızarız ki birisine vurmak isteriz, ama birisi bize vurur
(çarpar). Kendimize kızdığımızda, suçluluk duyduğumuzda, kendimizi cezalandırma
ihtiyacı duyduğumuzda , kaza bu işlevi görür.
Kazada
bizim hiç suçumuz yokmuş gibi görünebilir, kaderin talihsiz bir
kurbanıyızdır. Kaza, başkalarından ilgi ve şefkat görmemizi sağlar.
Birileri bize bakar, yaralarımızı iyileştirir. Bazen yatakta uzun süre
istirahat etmek zorunda kalırız. Ve ağrılarımız olur. Ağrılarımızın bedenimizde
oluştuğu yerler, hayatımızın hangi alanında kendimizi suçlu hissettiğimiz
konusunda bize ipucu verir. Bedensel hasarın boyutu, ne kadar ağır
cezalandırılmak istediğimizi ve mahkumiyetimizin süresini gösterir.
KOLLAR, hayat deneyimlerini kucaklama
kapasitesini ve yeteneğini simgeler. Kolların dirsekten yukarısı kapasitemizle,
dirsek altı bölümü yeteneklerimizle ilgilidir. Duygu birikintilerimizi eklem
yerlerinde depolarız ve dirsekler yön değiştirmede esnekliğimizi simgeler. Hayatınıza yeni bir yön verme konusunda
esnek misiniz? yoksa eski duygu birikimleriniz sizi aynı noktada mı tutuyor?
KULAKLAR, işitme kapasitesini temsil
ediyor. Eğer kulaklarınızda sorununuz varsa, genellikle işitmek istemediğiniz
bir şeylerin olup bittiği anlamına gelir. Kulak ağrısı işittiğiniz bir şeyden
kızgınlık duyduğunuzun göstergesidir.
Kulak
ağrıları çocuklarda çok yaygın. Çocuklar, genellikle evlerinde işitmek
istemedikleri şeyleri duymak zorunda kalıyorlar. Çoğu ailede çocuğun
kızgınlığını ifade etmesine izin verilmez. Çocuk olayları değiştirme gücüne
sahip olmamasının tepkisini, kulak ağrısı yaratarak gösterir.
Sağırlık,
birlikte yaşamak zorunda olduğunuz bir kişiyi dinlemeye katlanamamanın
göstergesidir. Dikkat edin, çiftlerden birinde sağırlık sorunu varsa, diğeri
sürekli konuşur, konuşur, konuşur.
Yeni
Düşünce Modeli: “Tanrıyı dinliyorum. Hayatın
coşkusunu işitiyorum. Hayatın bir parçasıyım. Sevgiyle dinliyorum“
MİDE, tüm yeni düşünce ve
deneyimlerimizi hazmeder. Mideniz neyi alıyor, neyi almıyor? Hazmedemediğimiz
şey ne? Mide sorunları, yeniliklere kolaylıkla adapte olamadığımızın
göstergesi. Korkuyoruz.
Çoğumuz
uçakla yolculuğun yaygınlaşmaya başladığı ilk dönemleri hatırlıyordur. Kocaman
metal bir kuşun içine girip, güvenli bir şekilde yolculuk edeceğimizi düşünmek
oldukça zordu. Her koltukta kusma torbaları vardı ve çoğumuz torbaları
kullanıyorduk. Şimdi aradan geçen yıllardan sonra torbalar hala var. Ama çok
ender kullanılıyorlar. Uçma fikrini hazmettik artık.
Yeni
Düşünce Modeli: “Yeni düşünceleri kolaylıkla
özümlüyorum. Hayat benimle uyum içinde. Hiçbir şey bana rahatsızlık veremez.
Dinginim“
SIRT, destek sistemimizi temsil eder.
Sırt sorunları genellikle yeterince destek görmediğimizin ifadesidir. Sıklıkla
bizi işimizin, ailemizin, eşimizin desteklediğini düşünürüz. Gerçekte, tümüyle
Evren ve Hayatın kendisi tarafından destekleniyoruz.
Üst sırt ağrıları,
duygusal destek yoksunluğunun hissedilişidir. Kocam-karım-sevgilim-arkadaşım-patronum
beni anlamıyor ve desteklemiyor.
Orta kısım suçluluk duygusuyla ilgili.
Geçmişimizde arkamızda kalan bir şey. Arkanızda ne bıraktığınızı görmekten mi
korkuyorsunuz ya da arkada bıraktığınız bir şeyi mi gizliyorsunuz? Sırtınızdan
hançerlenmiş gibi mi hissediyorsunuz? Gerçekten “bitip tükendiğinizi” mi
hissediyorsunuz? Ekonomik sorunlarınızla bir çıkmaz içindesiniz? Ya da ekonomik
endişeleriniz çok mu fazla? Bu durumda, alt sırt bölgenizde sorunlarınız
olacaktır. Parasızlık ya da parasal korku bunu yaratacaktır. Miktarın hiç önemi
yoktur.
Çoğumuz
hayatımızda en önemli şeyin para olduğunu düşünürüz. Onsuz yaşanamaz. Bu doğru
değildir. Paradan çok daha önemli, onsuz yaşayamayacağımız bir şey var. O
nedir? Nefesimiz.
Nefesimiz
hayattaki en değerli şey. Ama nefes verdiğimizde, bir sonraki nefesi almak için
havanın orada olacağından zerre kadar şüphe etmeyiz. Bir nefes daha alamazsak,
üç dakika dayanamayız. Bizi yaratan GÜÇ, hayatımız boyunca yetecek nefesi bize
verdiğine göre, neden tüm diğer ihtiyaçlarımızın da karşılanacağına
güvenemiyoruz?
Yeni
Düşünce Modeli: “Hayat beni destekliyor. Evrene
güveniyorum. Sevgi ve güveni özgürce veriyorum“
ŞİŞMANLIK, Korunma ihtiyacını temsil eder.
İncinmelerden, eleştiriden, tacizden, cinsel sömürüden korunmaya ihtiyaç
duyarız. Yani genelde hayattan ya da bazı konulardan korkarız. Siz seçiminizi
yapın.
Ben
şişman bir insan değilim. Ama yıllar boyu, kendimi güvende hissetmediğim
dönemlerde birkaç kilo aldığımı farkettim. Tehlike gittiğinde, kilolar da
kendiliğinden gidiyordu. Kilolarla savaşmak zaman ve enerji ziyanıdır. Rejimi
bıraktığınız anda kilolar tekrar geri geliyor. Kendinizi sevmek ve onaylamak,
yaşam sürecine güvenmek, aklınızın gücünü bilmekten gelen güvencede olma
duygusu, bence en iyi rejim. Olumlu düşünenlerin rejimini yapın, kilolarınız
kendiliğinden kaybolacaktır.
Birçok
anne, baba sorun ne olursa olsun, bebeğin ağzına yiyeceği dayıyor. Bu bebekler
büyüdüklerinde bir sorunları olduğu zaman “ne istediğimi bilmiyorum” diyerek
buzdolabının kapısını açıyor.
YARALAR,
YANIKLAR, KESİKLER, ATEŞLENME, ŞİŞME, KABARMA, KAŞINMA kızgınlığın
bedendeki ifadesi oluyor. Ne kadar bastırmaya çalışırsak çalışalım, kızgınlık
ifade edilmenin bir yolunu bulur. Birikmiş öfke patlamaması için içimizden
çıkmalıdır. Öfkemizle dünyamıza zarar vereceğimizden korkarız. Ama kızgınlık
kolaylıkla “şu konuda kızgınlık duyuyorum” diye ifade edilebilir. Tabii bu
sözleri patronumuza her zaman söyleyemeyiz ama yastığı yumruklayabilir, arabada
avazımız çıktığı kadar bağırabilir veya tenis oynayabiliriz. Bunlar, kızgınlığı
fiziksel olarak ifade etmenin zararsız yollarıdır.
Spiritüel
insanlar genellikle kızmamaları gerektiğini sanırlar. Evet hepimiz duygularımız
için başkalarını suçlamayacağımız noktaya gelmeye çalışıyoruz. Ama o
noktaya erişinceye kadar, an içinde ne hissettiğimizi olduğu gibi kabul etmek
daha sağlıklı.
Beden İle
İlgili Çalışabileceğiniz Olumlamalar:
Hayatın sonsuzluğunda, bulunduğum noktada her şey
mükemmel, bütün ve tam
Bedenime iyi bir arkadaşım olarak bakıyorum
Bedenimin her hücresi kutsal zekaya sahip
Bana ne söylediğini dinliyor ve önerilerinin
geçerli olduğunu biliyorum
Daima güvendeyim ve tanrısal olarak korunuyor ve
yönlendiriliyorum
Sağlıklı ve özgür olmayı seçiyorum
Dünyamda her şey iyi ve güzel
Düşünce Gücüyle Tedavi /
Louise Hay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder